Saltık Tin
Öznel Tin ve Nesnel Tin alanları Saltık Tin Alanında birleşir. Öznel Tin kavramın tüm içeriğini açındırmaz, henüz kavram ve olgusallığın (belirli-Varlığın) birliğini sunmaz. Sonludur. Nesnel Tin alanı bir İstenç belirlenimleri alanıdır (Tüze Felsefesi'nin konusu). Saltık Tin alanı kendi-için-Varlık ya da ilişkisizlik alanı olarak Tini göreli olmayan biçimlerinde çözümler.
Doğa
İnsanın Doğanın yaratısı olduğu görüşü Panteizme, Doğayı Tanrı olarak alan bakış açısına aittir. Doğanın kendisinin sonlu olması, sürekli bir değişim ve oluş süreci olması onun saltık olmadığını, Tanrı olmadığını, yaratıcı olmadığını anlatır.
Doğaya ahlaksal, törel, tüzel belirlenimler yüklememeliyiz. Doğada İyilik ya da Kötülük yoktur. Bu düzeye dek, Doğada "güç haktır" deyimi boş bir sözdür. Bu düzeye dek, insan için bir Doğa Durumu konutlamak da geçersizdir, çünkü insanın durumu her zaman tinsel bir durum, Kültürel Durum dediğimiz şeydir. Doğa Tinin varsayımıdır.
Tin
Tin Doğa ile karşıtlık içinde durur. Mantıksal olarak ve reel olarak onu izler, onu öngereği olarak alır. Buna göre, Tinden söz eden her bağlam Doğayı a priori baştan sona içerir. Tinsel Ruh özdeksel Beden olmaksızın salt bir soyutlama, bir kavramdır. İnsan usunun kendisi yine bedensel özdeksel varlık ile ayrılmaz birlik içindedir.
Varoluş ve Erek
Doğayı varsayımı olarak alan Tinin açınımı Doğanın süreçlerinden daha yüksek olarak, aslında bütün bir varoluşun saltık doruğunu hedefliyor olarak görünür. Tin alanında varoluşun olanaklı tüm içeriğini açınır. İnsanın Güzelliği duyumsama, Sevgiyi (Tanrı) duyma, ve Gerçeği bilme yetisinin eriştiği değerlerden daha ötesi yoktur, çünkü bu değerler Tinin erişilmiş Ereğini, sonsuzluğun realitesini oluşturur. Erişilen varoluşun ötesinde ve ondan çoğu olan bir kendinde-Şey konutlamak geçersizdir, çünkü kendinde-Şey bilinen, belirlenimsiz, soyut ve kof bir kavramdır.
Tinin Bilgisi
Tinin bilgisi (‘Kendini bil’ buyruğunun nesnesi) tikel bir tinin eğilimlerinin, yeteneklerinin, kültürel belirlenimlerinin (ki varoluşçuluk için yalnızca bu tikellikler anlamlıdır, çünkü ‘öz’ ikincildir) bilgisi değil, ama evrensel Tinin, kendinde ve kendi için olduğu biçimiyle Tinin bilgisidir. Bu onu özsel kavramsal ayrışması içinde bilmeyi gerektirir. Varoluşçuluk her bireyin istediği şeye değer ve anlam vermede özgür olduğunu düşünür. Bu bakış açısında görelilik geçerlidir ve kendinde kötü ve yanlış olan da tikel bir birey için pekala anlamlı ve değerli olabilir. Albert Camus 'bir tiran olmak ve bir peygamber olmak arasında bir ayrım yoktur' diyordu. Varoluş saçmadır, ussal değildir. Camus Tanrının insanları ancak küçültüp onun önünde bütünüyle silebileceğini düşünüyordu.
Tin ve Doğa
Tin kavramı Doğa ile karşıtlığı anlatmak için Kültür/Ekin kavramından daha uygundur, çünkü Kültür baştan sona tinsellik iken, tinsel olan herşey kültürel değildir. Sözcüğün değişik dillerdeki dar ya da geniş anlamları kavramın değerini etkilemez. "Geist" "ansal" anlamına da gelirken, "Tin" bu anlamı taşımaz. "Spirit" düşünmez, ve İngilizce'de "ruh" ile anlamdaş olarak kullanılabilir. Türkçe'de "Tin" kullanıma yeni aldığımız bir sözcük olarak bir anlamlar türlülüğü ile tıka basa doldurulmuş değildir ve düşünsel, duygusal ve duyusal olanı anlatmaktan başka bir işlevi yoktur. "Geist" ve "Spirit"ten ayrı olarak, Türkçe Tin sözcüğü dinsel bir imlem taşımaz. Tin sözcüğü İnsan ile saltık olarak bağlıdır, öyle ki insansal olan herşey tinsel olandır ve Kavramın insansal olandan ayrılması olanaklı değildir. Tin sözcüğü İnsan ile saltık olarak bağlıdır, öyle ki insansal olan herşey tinsel olandır ve Kavramın insansal olandan ayrılması olanaklı değildir. "İnsan" Kavramı Doğa ve Tinin birliğini anlatır ("İnsan" düşündüğü, duygu ve duyu yetilerini taşıdığı ölçüde, beden ve ruh birliğinden daha yüksek bir kavramsal birliktir).
Tin ve Özdek
Tin alanı Özdek alanı ile karşıtlık içinde durur ve belirlenimini bu karşıtlık içinde kazanır. Tinsel olan özdeksel olan değildir. Devlet, yasa, töre, duyunç, istenç, bilinç, bilim, sanat vb. tinsel varlıklardır, özdeksel-duyusal değil. Tinsel olan insanda olandır. Tinselliğin varlığı duyusal değildir. Duyusal olan özdeksel olanla ilgilidir, duyumsanan özdeksel olandır. Görme salt duyum olarak anlaşıldığında özdeksel olanın bir sürecidir, ve ışık, retina, sinir gözecikleri gibi özdeksel varlıklar düzleminde yer alır. Ve gene de duyumun kendisi tinseldir çünkü salt özdeksel olan belirlenimi özdeksel-olmayan bir belirlenime dönüştürür. Duyum öznededir. Duyum özdeksel atom değildir. Tinsel bir etkinlik ya da süreçtir. Hayvansal duyum kavramın bilincinin eşliğinde yer almaz, ve hayvan için sıcak, soğuk, sert, yumuşak, mavi, kırmızı vb. gibi düşünce belirlenimleri yoktur. (Görsel, işitsel duyumlar karmaşası kavram tarafından algıya yükseltilir. Algı, kavramsız düşünüldüğünde, algı değildir.) Tinsel Ruh özdeksel Beden olmaksızın salt bir soyutlama, bir kavramdır. İnsan usunun kendisi yine bedensel özdeksel varlık ile ayrılmaz birlik içindedir. |
|